Yaşadığımız her an özel ve kıymetli. Son yıllarda her şeyin bir günü olduğunu, çoğunlukla da bunu sosyal medyadan takip ettiğimizi söylemek yanlış olmaz. Ancak bazı günler var ki arkasında toplumlara mal olmuş, kitleleri etkilemiş hikayeler var.
Peki hiç merak ettiniz mi babalar günü nasıl doğmuş? Ne zaman kutlanmaya başlamış?
Bir Amerikan İç Savaşı gazisinin kızı olan Sonora Smart Dodd, Anneler Günü gibi babaların da bir günü olması gerektiğini düşünmekte idi. Dodd un babası annelerinin yokluğunda altı çocuğunu tek başına büyütmüştü. Babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın Babalar Günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış ama bu çalışmalar o tarihe yetişemeyerek kutlamalar haziran ayının üçüncü pazar gününe ertelenmiştir.Bu yüzden Babalar Günü Haziran ayında kutlanır.
Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlanmıştır. 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge kutlamaları desteklemiş; ama resmi olarak Babalar Günü ilan etmemiştir. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlandığını açıklayan bir bildiri yayınlanmıştır. 1972 yılında ise başkan Richard Nixon'ın imzasıyla Babalar Günü yasal olarak ABD'de resmi tatil ilan edilmiştir. Türkiye de Babalar Günü 1980 lerden bu yana kutlanmaktadır.
Neden #kadingucludur? Bu konu üzerine konuşmadan önce gücü tanımlamak lazım belki de.
Kavramsal tanımlamasında güç ikiye ayrılır; kişisel güç ve konumsal güç. Ve biliyor musunuz her ikisi de cinsiyetten bağımsızdır.
Kişisel güç, temel değerleriniz, bilginiz, kişiliğiniz, karakteriniz ile oluşturduğunuz kalıcı gücünüz iken, konumsal güç işiniz, makamınız, sahip olduklarınız, maddi imkanlarınız gibi unsurların size sağladığı güçtür ve geçici olabilir. O zaman soruyu yeniden sormanın vaktidir; neden #kadingucludur? Ya da #kadin ne zaman #gucludur?
Yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeni ile ilham veren pek çok konuşmacı, hayat hikayesi, olayda da fark edeceğiniz gibi aslında seçimlerimiz bizi, biz hayatımızı belirliyoruz.
Kendine güvenen #kadingucludur.
Nedir kendine güven? Aslında yine cinsiyetten bağımsız bakmak lazım meseleye ama kadının en kolay yara aldığı yer kendine güveni olduğu için kadın üzerinden ilerleyelim. Doğduğumuz andan itibaren annemizden aldığımız değerlilik ve babamızdan aldığımız yeterlilik ile oluşmaya başlayan özgüvenimiz düşüncelerimizi, korkularımızı ve davranışlarımızı belirliyor. Belki de öncelikle sorumluluk bu yüzden anne babalara düşüyor. Çocuklarımızı kız ya da erkek olarak ayırmadan, ilgimizi koşullara bağlamadan, söylemlerimizi kıyaslamalar içermeden sevdiğimizde özgüvenli bireyler yetişiyor. O bireyler ne istediğini ya da istemediğini bilen, kendi değerinin başkalarının söylemleri üzerinden belirlemeyen, istemediğini yapmama özgürlüğüne sahip, yeteneklerini geliştirmek için çaba sarf eden yetişkinlere dönüşüyor.
Haklarını bilen ve koruyabilen #kadingucludur
İnsan olmak iki şeyi bilmeyi gerektiriyor özünde. Haklarını ve haddini bilmek. Her ikisi ile ilgili de yoğun problemlerin yaşandığı günümüzde kadının durumu oldukça zor. Pek çok kadının belki de en büyük problemi özellikle iş ve özel hayatta yaşanan problemlerin mahkeme ya da müzakere sürecine taşındığı noktada haklarını bilmemesi. Bilmediğimizi ölçemeyiz, bilmediğimizi koruyamayız, bilmediğimizi savunamayız. İşte o zaman bir başkasının had aşımına, mobbingine hatta psikolojik ve ruhsal saldırısına mağruz kalmak kaçınılmaz. Varsaymadan, kulaktan dolma bilgilere, kişisel fikirlere dayanmadan yaşamak için içimizdeki merak duygusunu, araştırmacılığı, detaycılığı hep sağlıklı tutmak gerek.
Hayallerinin peşinden giden ve hedeflerini gerçekleştirebilen #kadingucludur.
Hani demiştik ya bir kadınsanız size en çok ne yapamayacağınız söylenir diye bunu pek çok alanda görmek mümkün. Gülme, konuşma, öyle giyinme, böyle davranmadan öte sen kadınsın nasıl yapacaksın ile cesaretinizi kırmak isteyenler de olabilir. Özellikle de bir kadın girişimciyseniz hayallerinizden bahsederken size biraz aşağılama, azıcık alttan bakma ile yaklaşanlar da olabilir. Benim ne yani uzaya üst kuracakmış gibi konuşuyor diye alaya alındığım da olmuştur. Ama… Evet ama isterseniz yapabilirsini kanıtladığım da. Her kadının içinde muhteşem bir güç var. Potansiyelini keşfettiğinde, kendine inandığında, güvendiğinde ve ne kaybederim diyerek yola çıktığında
İşte bu nedenlerle #kadingucludur.
db-dizayn.com olarak varlığı ile yaşamı güzelleştiren, değer katan, gelişen, geliştiren, değişime öncülük eden tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Derya BABUÇ
DB Positive Kurucu Eğitmen
Sevgililer Günü yaklaşırken, hepimizi hediye seçme telaşı sardı. Onu en çok mutlu edecek, özel hissettirecek hediyenin peşindeyiz. Peki bu süreçte nelere dikkat etmeli, nelerden kaçınmalıyız?
db-dizayn.com markasıyla hediye seçimini sıradanlıktan kurtarmayı ve özel kılmayı amaçlayan DB Positive Yaratıcı Çözümler ve Proje Yönetimi Yöneticisi Derya Babuç, hediye seçiminde dikkat edilecek 5 maddeyi sıraladı.
Babuç, yaratıcılığın fark yaratmak, özel olmak kavramlarının havada uçuştuğu, “Müşteri Odaklılık” bakış açısı ile hizmet sunulmanın olmazsa olmaz olduğu günümüzde, “hediye” seçimini “sıradanlıktan’’ kurtarmanın, öncelikle kişiyi mutlu ederek duygu durumunu pozitife taşımak, sonrasında vermek istediğimiz mesajı özel kılmak adına çözümler sunmanın ise işin zor tarafı olduğunu vurguluyor.
Bugün pek çok firmanın var olan bir “seçeneğe” ayrıcalık katmak ya da tamamen markaya özel kılmak adına yaratıcı alternatifler sunmak, üretmek, ürettirmek ve “kişiselleştirilmiş ve/veya kurumsallaştırılmış” sunumlar ile hedef kitlesine ulaşmak adına fikirler / ürünler geliştirdiğini hatırlatan Babuç, “Ancak hala ve hala istenilen etkiyi ister alan taraf olun ister veren bir tek şey yaratıyor; duyguya hitap etmek. Kişiye kendini özel hissettirmek…” diyor.
Babuç, hediye seçiminde dikkat etmeniz ve kaçınmanız gereken 5 maddeyi ise şöyle sıralıyor:
1- Önemli olan ne aldığınız değil, nasıl sunduğunuz
Sadece Sevgililer Günü’nde değil, tüm özel günlerde hediye alırken aynı ikileme düşmüş fiyat ile hediye ürün arasında kalmış olabilirsiniz. Bu nedenle "Çok mu basit kaçar?" "Sen daha iyisine layıksın" "İmkanım olsa aslında…. almak isterdim" gibi cümlelerden en az birini aklınızdan geçirmiş ya da söylemiş de olabilirsiniz.
Önemli olan; ikisi de değil. Hediyeye en büyük artı değeri o hediye için yarattığınız hikaye verir. Hikayesini ise bazen kartı, bazen paketi bazen veriliş şekli ile aktarmak sizin elinizdedir.
2 -Kendinizi değil, onu düşünün
Hatırlıyorum da bir arkadaşımın Sevgililer Günü heyecanı, 15 Şubat'ta yerini aynı şiddette bir sinir harbine bırakmıştı. "Ne zaman bir hediye alsa aynı şeyi yapıyor. Konuşmaya ‘ben çok severim’ diyerek başlıyor" diyerek özetlemişti nedenini. Sevgililer Günü’nde sevgilinize onun beğenilerine, hayallerine, isteklerine ne kadar önem verdiğinizi seçimleriniz ile hissettirin. Kendi beğenilerinize ya da tercihlerinize onu ortak etmeye çalışmaya çaba sarf etmeyin.
3- Kolaya kaçmaktan kaçının
"Ne alacağım? Her şeyi var." olabilir, olmaya da bilir. Teması aşk olan bir günde hediyeyi "ihtiyaç" giderici olarak düşünmek işin kolayına kaçmaktan başka bir şey değil. Belki de bu yüzden "Yeni bir kazak istiyordu", "Yeni bir paltoya ihtiyacı var" gibi cümleler ile açıklıyor seçim kriterini bazı sevgililer. Siz siz olun aklınızdan çıkarmayın, ihtiyacın karşılanması kişiyi geçici olarak mutlu edecektir. Ancak hediyenizin ömrü ürünün ömründen öteye geçmeyecektir.
4- Romantik olun
Sevgililer Günü’nde sevdiğinizi mutlu edin, şımartın ve unutulmayacak bir gün yaşatın! Onu hep görmek istediği şehre veya ülkeye götürmeye, en sevdiği sanatçının konserine bilet ayarlamaya veya mum ışıklarıyla, kırmızı güllerle donattığınız evinizde bayıldığı yemeği kendi ellerinizle ve özel sunumlarla yapmaya ne dersiniz?
Bu özel günde aşırı gerçekçilikten ise kaçının! Bir arkadaşımın sevgilisi “dayanıklı” olacağı gerekçesiyle plastik çiçek buketi hediye vererek küçük çaplı bir krize yol açmıştı. Sevgilisi adı üstünde “yapma” çiçeklerin, asla gerçeğinin yerinin tutamayacağını, Sevgililer Günü’ne hiç de uygun olmadığını anladı anlamasına ama kız arkadaşını sakinleştirmesi hiç de kolay olmadı.
5- Aşk emek ister
Bundan yıllar önce bir İstanbul hanımefendisi ile tanışmıştım. Çok güzel ipeksi sarı saçları vardı. Ve insanın ilk bakışta dikkatini çeken, şimdilerde çok da rastlanmayan sedef işlemeli saç tokaları. Daha doğrusu tarakları… Her doğum gününde rahmetli eşinin yazdığı mektuplardan ve o mektupla sunduğu hediyelerden bahsetmişti. Taraklar o hediyelerden sadece biriydi.
Hepimizin böyle el becerileri, yetenekleri olmayabilir. Ancak kendi üretiminiz ile ortaya çıkardığınız her hediye "dünyalara bedel" hissiyatı verir. Çünkü eşsizdir. El yazısı ile yazdığınız bir kart, kendi elleriniz ile yaptığınız bir pasta, onun için yazdığınız bir şiir, birlikte hazırladığınız bir sofra. Ya da sizcesi. Emek verilen her şey özeldir, etkisi de paha biçilemezdir.
Frida Kahlo kimdir ?
Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon (6 Temmuz 1907 - 13 Temmuz 1954), Meksikalı ressam.
Bir yirminci yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen ressam, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır. Sanatı, sürrealist olarak tanımlanmışsa da kendisi bu tanımı reddetmiştir.
Ressam Diego Rivera’nın eşidir.
1907 yılında Meksika ’nın güneyindeki Coyoacán'da dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen, kendisi doğum tarihini, Meksika devrimi'nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmiş, yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiştir.
Frida KAHLO Temalı ürünlerimiz için buraya tıklayınız ---> Frida Kahlo Hediyeler
>
Yaşamı
Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcinin sonucu olarak bir bacağı engelli kalmış, kendisine "Tahta Bacak Frida" denmişti. Bu engeliyle baş etmesini bilen Frida, genç kızlık çağında, dönemin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okudu. Bu okul, onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa okul arkadaşları oldu. Okulda, anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldu; güçlü bir kişilik oluşturmaya başladı. 18 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştirdi.
Otobüs kazası
17 Eylül 1925 okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, tramvayın demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmıştı. Kazadan sonra tüm hayatı korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçecek; omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşayacak, 32 kez ameliyat edilecek ve çocuk felci nedeniyle sakat olan sağ bacağı 1954’te kangren yüzünden kesilecektir.
Kazadan bir ay sonra hastaneden çıkan Kahlo, ailesinin teşviki ile sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başladı. Yatağının tavanındaki aynaya bakarak oto-portreler yaptı. İlk otoportresi, "Kadife Elbiseli Otoportre"'dir (1926).
Son yılları
Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yapmış; yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da sergiler açmıştır. 1938’de New York’ta açtığı sergi ona büyük ün getirdi, 1939’daki Paris sergisi ile övgüler topladı.
1943'te La Esmeralda adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi on yıl boyunca sürdürdü. Sağlık koşulları nedeniyle Mexico City'e gidemediğinden, derslerini evinde veriyordu. Öğrencilerine "Los Fridos" (Frida öğrencileri) denildi.
1948'de yeniden Meksika Komünist Partisi'ne katılmak için başvurdu ve başvurusu kabul edildi.
1950'de omurgasındaki sorunlar nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve 9 ay hastanede kaldı. 1953 yılı Nisan ayında Mexico City’de bir kişisel sergi açtı; Temmuz ayında sağ bacağı kesildi.
Ölümü
Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu; Yaşasın Yaşam isimli bir natürmorttu[7]. Cenazesi, ertesi gün yakıldı. Külleri, Mavi Ev'de muhafaza edilmektedir. Mavi Ev, 1955'te Rivera tarafından devlete bağışlanmıştır.
Hayatını konu alan filmler
Frida Kahlo'nun hayatı Frida ismi ile sinemaya aktarıldı ve bu filmde Kahlo'yu Salma Hayek oynadı (2002).
2005'te hayatını konu alan "The Life and Times Of Frida Kahlo" adlı bir belgesel film çekildi [8]
1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Kahlo, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı. Kübalı önder Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modotti ile tanışıp yakın arkadaş oldu. Birlikte, dönemin sanatçılarının davetlerine, sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başladılar. Kahlo, 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oldu.
Kurumsal hediyeler için sizde şirketiniz ve çalışanları için en güzel hediyeleri sitemizden seçebilirsiniz. Kurumsal Hediyeler için tıklayınız.
Metal Kutu (Ücretli Kutu)Ebatlar |
Kırmızı Kutu (Ücretli Kutu)Ebatlar |
Beyaz Kutu (Ücretli Kutu)Ebatlar |
Karton Kutular (Ücretsiz Bedava Kutular) Ebatlar |